site içinde arama yapın:
DİĞER SİTELERİMİZ
Cinselliğin ifade edilmesine etki eden faktörler
Cinsellik Davranışının Ertelenmesi
Güdüler vücudun ihtiyaçlarını karşılamak için insanı harekete geçiren bir iç enerji olarak beden ve ruhsal bütünlüğün korunması açısından oldukça önemlidirler.
Cinsellik güdüsü de (libido) aynen diğer güdüler gibi her normal kadın ve her normal erkekte vardır ve normal şartlarda karşı cinse yönlenmiştir.
Güdülerin yönlendirdiği davranışların ifade bulması, yani belli bir güdünün "doyurulması" için izlenen yol bireyden bireye farklı olabilir. Bu farklılığı yaratan, öncelikle bireyin üst benliğinin belli bir davranışa geçmeden önce o davranışın uygun olup olmadığını denetlemede izlediği yoldur. Sosyal davranışlarımızı yönlendiren üst benlik, açlık hissi ortaya çıktığında bu arada başka bir konuyla ilgileniyorsak, bizi direkt yemek yeme davranışına yönlendirmek yerine, bu davranışı uygun olan bir zamanda gerçekleştirebilmemiz için açlık giderme davranışımızı belli bir süre ertelememizi sağlar.
Benzer bir şekilde cinsellik güdüsü de, direkt cinsel davranışa yönlenmek yerine, üst benlik tarafından çok sıkı bir şekilde denetlenerek belli bir süre ertelenir. Üst benlik cinsellik davranışını ertelemede o kadar etkin olabilir ki, ihtiyaç çok belirgin bir şekilde ortaya çıksa dahi, bu güdünün doyurulması etkin bir şekilde engellenebilir.
Özellikle cinselliğin "ayıp" olarak değerlendirildiği aile veya toplumlarda üst benlik bu konuda katı bir tutumla ihtiyacı bastırarak kişinin bilincinde bu ihtiyacı duymasını bile tümüyle engelleyebilir. Ancak böyle bir durumda ihtiyaç bilinç altında devam eder.
Yukarıdaki açıklamalardan çıkarılması gereken özet, cinselliğin ifade edilmesinde her bireyin ailesinden ve yakın çevresinden öğrendiği davranışların çok etkili olduğudur. Cinsellik karşı cinsten iki birey arasında yaşanan çok özel bir iletişim şeklidir ve normal bir birey kendi kişiliğince uygun kabul ettiği şartlar ortaya çıkana kadar bu güdünün doyurulmasını erteleyebilir.
Cinsellik Güdüsünün "Dozajı"
Cinsellik güdüsü yani duyulan cinsel arzunun "dozajı" veya şiddeti her bireyde farklıdır. Hatta bir birey belli bir zaman dilimi içerisinde geçici olarak cinsel arzusunda azalma veya artma hissedebilir.
Artmış Cinsel Arzu
Bazı bireyler çok fazla cinsel arzu duyduklarını hissederler ve bunun normal olmadığını düşünürler. "Aşırı cinsel arzu" olarak tanımlanan, çoğu durumda yapısal bir özelliktir ve bireyde baştan beri vardır. Bazı insanlar yapısal olarak cinselliğe daha "düşkündürler".
Bazen bir birey hayatının belli bir döneminde diğer dönemlerine göre daha fazla cinsel arzu duyduğunun farkına varabilir.
Cinsel arzunun anormal bir şekilde yüksek olduğunun belirleyicisi, bu arzunun veya bu arzudan doğan cinsel davranışın insani çok fazla meşgul etmesi ve günlük yaşantısını olumsuz etkilemesidir. Bu tanımın dışında kalan "yüksek dozlu cinsel arzu" anormal kabul edilmez.
Azalmış Cinsel Arzu
Bazı bireyler de yukarıdakinin aksine cinsel yönden fazla arzulu olmadıklarını düşünürler. "Fazla cinsel arzu duymamak" da çoğu durumda yapısal bir özelliktir ve birey baştan beri böyledir. Bazı insanlar yapısal olarak cinselliğe daha az "düşkündürler".
Bazen bir birey hayatının belli bir döneminde diğer dönemlerine göre daha az cinsel arzu duyduğunun farkına varabilir.
Cinsel arzunun anormal bir şekilde düşük olduğunun belirleyicisi, bu arzu azalmasının kişiyi rahatsız etmesi veya kişinin eşiyle olan ilişkilerini olumsuz etkilemesidir. Bu tanımın dışında kalan "azalmış cinsel arzu" anormal kabul edilmez.
Cinsel Arzuyu Etkileyen Faktörler
Kişisel özellikler
Bir önceki konuda belirtildiği gibi hem erkeklerin hem de kadınların cinselliğe olan ilgileri değişkendir. Bazı kadınlar diğerlerinden daha "isteksiz", bazıları ise "çok aşırı istekli" görünebilir.
Bazı kadınların cinselliğe olan ilgileri yüksek olmasına rağmen cinsel ilişkiye olan ilgileri daha zayıf olabilir. Bu kadınlar cinsel ilişkiden daha çok yakın temasa ve dokunulmaya önem verirler. Mastürbasyon da kadınların sıklıkla uyguladığı bir cinsellik ifadesi olup kadının cinsel ilişkiye olan ilgisinden tümüyle bağımsız bir olaydır.
Yaş
Yaşlandıkça cinsellik arzusu ve cinsel ilişki sıklığı azalmakla birlikte kadınlar tüm hayatları boyunca cinselliğe olan ilgilerini ve cinsellikten aldıkları zevki sürdürürler.
Yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan anatomik değişiklikler (vajinanın kısalması, daralması, duvarlarının incelmesi, elastikiyetinin azalması, dış genital bölgeler ve klitorisin duyarlılığının azalması gibi özellikler) nedeniyle vulva ve vajina daha duyarlı hale gelir. Ek olarak vajinada ve idrar yollarında daha sık enfeksiyon ortaya çıkar. Tüm bu etkenler kadında cinsel ilişki esnasında ağrı nedeni olabilirler. İlişki esnasında ağrı duyulması kadının cinsellikten "soğumasıyla" sonuçlanabilir. Düzenli olarak ilişkiye devam eden kadınlarda bu olumsuz değişikliklerin daha ender görüldüğü belirlenmiştir.
Cinsellikle ilgili çalışmalarıyla tanınan Masters ve Johnson yaptıkları çalışmalarda 20-50 yaş arasında kadın ve erkeklerin haftada ortalama 2-4 kez ilişkide bulunduklarını, 50 yaştan sonra bu sıklıkta hafif azalma olduğunu ancak hem erkek hem de kadında cinselliğe ilginin ömür boyu devam ettiğini göstermişlerdir.
Gençliğinde cinsel yönden diğerlerine göre daha istekli ve aktif olan kadınların menopoz döneminde de diğerlerinden daha bariz olarak aktif oldukları da diğer bir gerçektir.
Yaş asla ön yargılı bir şekilde cinselliği azaltan bir etken olarak görülmemelidir. Menopoz döneminde ve hatta en ileri yaşlara kadar "kendisine bakmayı" bilen ve düzenli doktor kontrollerine giden kadın eşiyle uyumlu bir cinsel yaşamı ömür boyu sürdürebilir.
İlaç Kullanımı
Çok çeşitli ilaçlar (yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar, depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar, sakinleştiriciler gibi) cinsel arzu ve diğer cinsel işlevler üzerinde olumsuz etkiler yapabilirler. Böyle durumlarda ilacın değiştirilmesi veya doz ayarlaması gerekebilir.
Hastalıklar
Jinekolojik sorunlar (gebe kalamama, düzensiz kanama gibi) veya dahili hastalıklar (tansiyon yüksekliği, nörolojik hastalık, kanser gibi) ve diğer çok sayıda hastalık cinselliği olumsuz yönde etkileyebilir. Etkili bir şekilde tedavi edildiklerinde genellikle cinsellik eski haline geri döner.
Geçirilmiş Ameliyatlar
Rahimin herhangi bir nedenle ameliyatla çıkarılmış olması sonrasında geçici olarak cinsel arzuda ve diğer cinsel işlevlerde azalma olabilir. Yine rahimle beraber yumurtalıkların çıkarılmış olması östrojen hormonunun azalmasına bağlı direkt olarak veya hormon azalmasının genital dokular üzerindeki geriletici etkilerine bağlı olarak cinselliği olumsuz etkileyebilir
Rahimin alınmış olmasının cinselliği kalıcı olarak olumsuz etkilediğine dair bir bilimsel veri mevcut değildir. Yumurtalıkların alınması sonrasında östrojen hormonu tedavisi yapıldığında cinselliğin etkili bir şekilde sürdürülmesi mümkün olabilmektedir.
Gebe Kalma Korkusu
Genç bir kadın özellikle evlilik öncesi dönemde gebe kalma riskinin verdiği endişeyle cinselliğini uygun bir şekilde yaşayamayabilir. Etkili bir doğum kontrol yöntemi kullanmak bu endişenin ortadan kalkmasını sağlayabilir.
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık Edinme Korkusu
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan birine yakalanma korkusu özellikle çok sayıda cinsel eşi olan veya çok sayıda cinsel eşi olan bir erkekle beraber olan bir kadında yerli bir korku olmalıdır. Bu tür hastalıkların genital sistemde ve hatta tüm vücutta yaratabilecekleri muhtemel hasarları önlemek için her kadının bu hastalıklardan korunmak için gerekli önlemleri alması önemlidir.
Cinsellik ve Korunma
Jinekolojik Sorununuz İçin Muayene Randevusu Alın:
Jinekolog Dr. Kağan Kocatepe'den mesai günlerinde 9.30-18.00 arası randevu almak için:
0555 663 13 13
0212 268 45 02
Telefonla tıbbi sorularınıza yanıt verilememektedir.
Adres: Nispetiye Cd. 36/3
Levent II Apt. - Kat 2 Daire 3-4
Etiler - 1. Levent / İstanbul
Muayene Saatlerimiz:
-
Pazartesi: 11.30-18.30
-
Salı: 12.00-18.30
-
Perşembe: 11.30-18.30
-
Cuma: 11.00-15.30
-
C.tesi: 09.00-18.00